OYUN ÖNERİLERİ #4 PERSONA 5 ROYAL
Merhabalar, bugün menümüzde PS4 için çıkışını 2017’de gerçekleştirmiş ama yakın zamanda PC platformuna gelmiş bir oyunla karşınızdayım. Bu oyundan bahsetmeden önce sizlere Persona oyunlarından biraz bahsetmeliyim. Persona oyunları sıra tabanlı rol yapma oyunlarıdır. Ancak böyle söyleyince tanımlama çok yarım kalmış gibi oluyor. Persona oyunlarında liseli bir öğrenciyi yönetiyoruz. Karakterimizin derslerini, arkadaşlarıyla ilişkilerini, zamanını nasıl geçireceğini vb gündelik aktivitelerini gerçekleştirmesini sağlıyoruz. Bu yönden baktığımızda da bir nevi lise öğrencisi simülasyonu diyebiliriz. Ancak yine bu tanımlama yarım kalmış olur. O zaman konuyu direkt şöyle toparlayabiliriz: Persona oyunlarının yarısında sıradan liseli bir öğrenciyken diğer yarısında zindanlarda çeşitli canavarlarla savaşan bir karakteri yöteriyoruz. Bu süreç içerisinde de oyun kendisine tema edindiği enteresan bir konu hakkında bize çok keyifli bir hikaye sunuyor. Bu temalara 3. oyun için ölüm, 4. oyun için televizyon ve 5. oyun için psikoloji diyebiliriz. (Daha iyi açıklayacak bir terim de olabilir ama benim aklıma psikolojinin sözlük tanımı Persona 5’in ana temasına uygunmuş gibi geldi.) Bu temalar her Persona oyununda değişiyor. Ayrıca her Persona oyununun hikayesi birbirinden bağımsız olduğu için direkt 5. Oyundan başlamanın da herhangi bir mahsuru yok. Size hikayeden bahsetmek istemiyorum çünkü bu hikayenin başından sonuna kadar hiç bir yere bakılmadan oyun içerisinde tüketilmesi gerektiğine inanıyorum.
Peki Persona 5’i neden oynamalıyız? Öncelikle bu oyun en yeni ve en ulaşılabilir Persona oyunu olduğu için Persona 5 seriye girmek için güzel bir nokta. Oyunumuz oldukça uzun bir oyun (yaklaşık 120 saat sürüyor) ancak bir kere sizi içerisine çektiği anda saatler su gibi akıp gidiyor. (Gerçi bu iyi mi kötü mü bilemedim, oyun için iyi ama başka sorumlulukları da olan biz oyuncular için biraz kötü olabilir. J ) Oyun kendisini ve içerdiği sistemleri oyuncuya yavaş yavaş açıyor. Oyunun ilk 10 saati, oyuncuya oyunu tanıtmaya ayrılmış desek yanılmış olmayız. Oyun oynamak için vakti kısıtlı olan oyuncularımız için bu ciddi bir dezavantaj oluşturuyor gibi gözükse de ben yine de bu oyuna göz atmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Çünkü oyunun günlük aktivite – okul – zindan döngüsü insanı çok güzel bir şekilde sürüklüyor. Oyun Hem hikayede ne olacağını merak ettiriyor hem de oyunda savaşları kazandıkça güçlenip daha güçlü personaların peşinden koşmak bayağı bir eğlenceli oluyor. Bu noktada oyunun persona sistemini biraz açmak istiyorum. Personalar için oyunda savaşmamızı sağlayan canavarlar diyebiliriz. Oyunda kendi personalarımız ile düşman karakterlerin personalarına karşı savaşıyoruz. Oyundaki karakterimiz Joker ile bir ekibi yönetiyoruz ve ekibimizdeki herkesin kendine ait tek bir persona’sı var. Bu karakterlerin personaları yetenekler bakımından birbirlerinden ayrılmaktalar. Ana karakterimiz joker ise istediği personayı kullanabilmekte. Bu da bize daha güçlü personaları toplama, bunları birleştirip çok daha güçlü personalar elde etme imkanı sunuyor. Personaları toplama sistemi de enteresan bir şekilde dizayn edilmiş. Ekibimize katacağımız personayı savaşta yendikten sonra, onunla diyaloğa giriyoruz ve diyalog penceresinden o personanın bize sorduğu sorulara uygun bir şekilde cevaplar vermeye çalışıyoruz. Doğru cevapları verdiğimiz takdirde o persona bize katılmış oluyor ve savaşlarda o personayı kullanabiliyoruz.
Oyunun lise simülasyonu kısmı güzel, savaş sistemi keyifli, persona avlama sistemi ilgi çekici, hikayesi ise muazzam. Ancak bu oyunla alakalı benim en sevdiğim taraf bu oyunun bir sanat eseri gibi hissettirmesi. Oyunun menülerinden tutun müziklerine, hatta oyunun tanıtım kısımları bile o kadar güzel bir şekilde sanat dizaynına yedirilmiş ki kendinizi bambaşka bir dünyanın içinde buluyorsunuz. Oyunu bitireli uzun zaman olmasına rağmen hala oyunun bazı müziklerini açıp dinliyorum. Bu müzikler hem çok akılda kalıcı hem de tam yerinde tempoya uygun olarak bestelenmiş. Mekanlar ise hayal gücünün ulaşabileceği üst noktaları zorlamakta.
Sonuç olarak, Persona 5’e daha önce Japon rol yapma oyunu oynamadıysanız dahi mutlaka şans vermeniz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu oyunda herkesin kendisine hitap edecek bir yan bulabileceğine inanıyorum. Hiç değilse lise günlerinize geri dönüp derste uyukladığınız için hocanızdan fırça yiyip geçmişi yad edebilirsiniz. Ya da eğer hala lisedeyseniz de boş zamanlarınızda persona peşine düşebilirsiniz. Bu arada da oyundaki arkadaşlarınızı da ihmal etmemenizi tavsiye ederim. J
Herkese iyi oyunlar dilerim,
Ergin Sefer