OYUN ÖNERİLERİ #5 THE WITCHER 3 WILD HUNT
Merhaba arkadaşlar öncelikle eminim ki dünya üzerinde bu oyunu oynamayan sadece 3 kişi falan kaldı ama hazır oyuna yeni nesil güncellemesi gelmişken bu oyundan bahsetmenin tam fırsatı olduğunu düşünüyorum.
Sizin de bildiğiniz gibi Witcher evreni 8 adet kitap sonrası 3 oyunla devam etti. Yani bu da demek oluyor ki bu oyun 8 kitap ve 2 oyunda işlenen hikayeleri sonuçlandıran bir olay örgüsüne sahip. Peki direkt bu oyundan başlanabilir mi? Belki direkt bu oyundan başlanabilir, bu sayede Witcher evrenine de aşina olabilirsiniz ama ben bu oyunun hakkının 8 kitabın okunup ilk 2 oyunun da oynandığında tam olarak verilebileceğine inanıyorum. Çünkü bunun Yüzüklerin Efendisi serisine direkt Kralın Dönüşü filminden başlamak gibi olduğunu düşünüyorum. Yani bu şekilde başladığınızda (önceden izleyeceğiniz bir takım özetlerinde desteğiyle) ana senaryoyu bir şekilde anlasanız da çoğu olayın hakkını veremeyeceğinizi düşünüyorum. Bir yandan da bu materyaller tüketilmeden ille de oynanmaz da diyemiyorum, çünkü bu materyalleri tüketmenin ne kadar süreceğinin de farkındayım. Ancak Yine de sizi diğer materyallere yönlendirmiş olayım çünkü diğer materyaller de son derece başarılı. Mesela The Witcher 2 Assassins of Kings’in de son derece başarılı bir oyun olduğunu düşünüyorum.
Oyunun kendisine geldiğimizdeyse bu oyunda ne açık dünyanın ne de savaş mekaniklerinin bu oyunu öne çıkardığını düşünüyorum. Aksine bana göre bu oyunu ön plana çıkaran unsur oyunun kalemi. Açık dünyanın ve savaş mekaniklerinin kötü olduğunu düşünmüyorum, onların da yeterli olduğunu düşünüyorum. Ama oyunun bize sunduğu irili ufaklı hikayeler sayesinde gönlümüzde taht kurduğunu düşünüyorum. İşin ilginç tarafı da oyun bunu yan görevleriyle başarıyor.
Withcer 3’ün ana senaryosunu ve görevlerini beğenmeme rağmen oyun öyle başarılı yan senaryolar içeriyor ki kendimi sürekli yan görevden yan göreve koşarken buluyorum. Witcher öykülerinin en sevdiğim yanlarından birisi evrende siyah ve beyaz olmaması. Bu evren bize sürekli madalyonun her iki yüzünü gösteriyor. Buna örnek olarak çok saygılı, kibar ve misafirperver olarak gözüken birisi, öteki yandan çok ağır suçlar işlemiş birisi çıkabiliyor. Bu tarz durumları oyunun yazarları o kadar güzel analiz edip içselleştirmişler ki bu temaları oyuna da başarılı bir şekilde yerleştirdiklerini görebiliyoruz. Oyun bazen bize seçimler yaptırıyor ve yaptığımız seçimin nereye varacağını öngöremiyoruz. Ardından oyun bize seçimlerimizin sonuçlarını gösterdiğinde de yüreğimizde bir buruklukla o kısmı sonuçlandırabiliyoruz. Witcher 3 sanki bizi eğlendirmekten öte bize bir takım hisler ve deneyimler yaşatmak için yazılmış gibi. Oynarken yine eğleniyoruz bu yadsınamaz ama gerçekten de oyunda fazlası var. Bu yüzden de oyunu oynarken yan görevleri kesinlikle kaçırmamanızı tavsiye ederim. Çünkü belli ki oyun her bir yan görevde size farklı unsurlar sunmayı kendisine görev edinmiş. Eminim, bu yan görevlerin bazıları kalbinizi kıracak, bazıları da sizi çok güldürecek.
Peki oyunun öne çıkan tek yanı yan hikayeler mi? Kesinlikle hayır. Oyunun çok güçlü karaktekleri var. Oyun ana materyalindeki karakterleri o kadar başarılı kullanmış ki oyundaki karakterlerle diyaloğa girmek oyuna ayrı bir tat katıyor. Bu noktada kitapta da karakterlerin iyi yazılmasının payı var ama bu karakterleri oyuna aktarıp bu bağlamda da karakterleri doğru işlevlerde kullanıp iyi işlemek de büyük bir başarı. Ayrıca önceki materyalleri tüketmenin bir diğer önemi de hiç beklemediğimiz noktalardan tanıdık karakterle karşılaşabiliyoruz ve karakterler o durumlarda hep önceden yaşanmış olaylara göz kırpıyorlar. Bu da gerçekten çok keyifli oluyor.
Oyunun sevdiğim bir diğer yanı da oyunun bize sağladığı atmosfer. Oyundaki sanat tasarımı ve çevre dizaynı çok güzel. Gerçekten de o evrende olduğunuzu size hissettiriyor. Oyunda, kitaplarda anlatılan bölgeler mevcut ve ben bu bölgelerde gezindiğime ikna oldum. Verilmek istenen atmosferin sağlanmasında da müziklerin büyük bir payı var. Oyunun gerçekten efsane bir soundtrack albümü var. Müzikler hem oynadığınız sekansa uyum gösterecek şekilde hem de oyunu bitirdikten uzun süre sonra bile aklınızda yer edecek şekilde bestelenmiş. Gerçekten ayakta alkışlanmayı hak ediyor.
Ayrıca bu oyunun DLC’lerini oynamamanın büyük bir hata olduğunu düşünüyorum. Oynamadıysanız kesinlikle oynamalasınız. Belki de oyunun en iyi içeriği DLC’lerde. Oyun kendi kendine yetecek hatta taşacak kadar iyi içerik barındırıyor ama DLC’lerde bu içerikler arşa çıkıyor. Bu oyunda iki adet ana DLC var. Bunlar Heats of Stone ve Blood and Wine. Blood and Wine DLC’si Toussaint’de geçiyor ve bambaşka bir havası var. Kitaptan bu bölgeyi o kadar iyi entegre etmişler ki gerçekten buraları ağzım açık oynadım. Mükemmel çevre ve sanat dizaynı üstüne harika müzikler gelince ben gerçekten Toussaint’deyim diyorsunuz. Bunun yanında bol içerik ve güzel sürprizleri olan hoş bir hikaye sizi bekliyor. Hearts of Stone’a geldiğimizde ise bu DLC Blood and Wine’a kıyasla nispeten daha kısa bir DLC ama tüm kitaplar ve oyunlar dahil olmak üzere Witcher evreni ile ilgili en sevdiğim hikaye bu DLC’de anlatılıyor. Hikaye sıradan bir olay örgüsü ile başlayıp bambaşka mevzulara varıyor. Hikaye ilerlerken hem kendinizi çok enteresan durumlar içerisinde buluyorsunuz hem de oyun sizi sürekli diken üstünde tutuyor. Hatta insanın içini ürperten bir takım detaylar da mevcut. DLC’yi bitirdikten sonra internette bu detayları araştırmakta fayda var. Kesinlikle bu hikayeden spoiler yememenizi tavsiye ederim. Ben sıradan bir hikayeyle karşılaşmayı beklerken, bu hikaye beni şok etmişti.
Oyunun ufak tefek negatif yanları da yok değil tabi ki. Oyunda maalesef ki biraz boss dövüşü kıtlığı mevcut. Olanlar da birbirlenin kopyası gibi. Ayrıca her ne kadar oyundaki dövüş sistemini beğenip sıkılmadan oynasam da 100 saati aşan bir oyun için mekanikler kendini tekrar ediyor. Tabi bu duruma yapılabilecek pek bir şey yok, onun da farkındayım. Bu kadar uzun bir oyun için kaçınılmaz. Bunlara rağmen bu oyunun ilk saatleri de son saatleri de kendini aynı heyecan ile oynatıyor. Oyun bu eksileri diğer güçlü yönleriyle çok iyi kapatıyor. Oyunu bitirdiğinizde, oyuncuya ne oyundu be hissiyatını kesinlikle veriyor.
Sonuç olarak bu oyunun yeri çoğu kişi için olduğu gibi benim için de bambaşka. Oynayan arkadaşların hislerime katılacaklarını düşünüyorum. Oynamayanların da kesinlikle deneyimlemelerini tavsiye ediyorum. Ha son olarak unutmadan Yennefer mi Triss mi? Sorusuna da kitapları okuyan birisinin Triss deme ihtimalinin çok düşük olduğunu düşünüyorum. J
Herkese iyi oyunlar dilerim,
Ergin Sefer